KRİPTO PARALARIN HUKUKİ STATÜSÜ VE VERGİLENDİRİLMESİ
Blockchain sistemi ve kripto paralar 2009 yılından beri büyümekte olup sosyal hayatta bir ticaret ve yatırım aracına dönüşmüştür. Erişim, yönetim ve güvenliğinin kolay olmasının yanı sıra hukuki temelden yoksun ve güvencesizdir. Fakat bu hızlı gelişim hukuki düzenlemeleri de zorunlu kılmaktadır.
2013 yılında BBDK’nın yaptığı açıklamada: “Bitcoin’in 6492 sayılı, Ödeme ve Menkul Kıymet mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında elektronik para olarak değerlendirilemeyeceği ve bu kanun kapsamında gözetim ve denetiminin mümkün olmadığı” belirtildi. Her ne kadar bir ödeme yöntemi olarak kabul görmediyse de 2019 yılında yine BBDK’nın yayınladığı “Yatırımcılar, bu piyasada art arda oluşan fiyat balonlarına karşı dikkatli olmakla beraber, blok zincir sistemlerinin ve kripto para piyasalarının geçerliliğinin zamanla arttığını göz önüne alarak yatırımlarını yönetmelidirler.” Metni bize kripto para piyasasının her geçen gün geçerliliğini arttırdığını ve toplum nezdinde piyasada yer edindiğini göstermektedir.
Aynı şekilde Hazine Müsteşarlığı da yaptığı açıklamalarda kripto paralara ilişkin düzenlemelerin geliştirilmesiyle ilgi bir çalışma grubunun oluşturulmasına karar vermiş, ülkemizde hukuki dayanağı olmadığını ve gerçekleştirilen işlemlerin resmi bir otoritenin korumasında olmadığını belirtmiştir.
Ülkemizde henüz bağlayıcı bir hukuki düzenlemeye kavuşamamış olan kripto paralarla ilgili en büyük sorunlardan biri de varolan terimlerden hangisine yerleştirebileceğimiz ve nasıl bir kanuni düzenleme yapabileceğimizdir.
Bununla ilgili ilk görüş kripto paraların elektronik para olarak mevzuatımızda yer alabileceği ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri Kanunu’dur. Fakat elektronik para, Merkez Bankası yetkisiyle lisans almış ve belirli bir fonla elektronik para ihraç edilmesiyle ortaya çıkan dijital değerlerdir. Oysa kripto paralar, merkeziyetsiz ve kendi kendine varolabilen bir sistemdir. Bu yüzden Merkez Bankası’nın elektronik para tanımına uymamakta ve mevzuatta yer bulamamaktadır.
Bir diğer görüş, kripto paraların emtia sayılıp sayılamayacağıdır. Emtia, üzerinde hakimiyet kurulabilen kişiden başka bir cismani varlık olduğundan, somut bir varlığı olmayan kripto paralar bu tanıma oturmamaktadır. Yine de tam oturmasa da emtiayla ilgili hukuki düzenlemelerin kripto paralara kıyasen uygulanabileceği görüşü de mevcuttur.
Bir diğer sorun da kripto paraların menkul kıymet sayılıp sayılamayacağıdır. SPK’nın görev alanı dışında bıraktığı kripto paralar, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndaki menkul kıymet tanımına da uymamaktadır.
Her ne kadar SPK, Bitcoin ve diğer alt coinlerin menkul kıymet olmadığını belirtiyorsa da, kripto paraların menkul kıymet olarak vergilendirildiği ihtimalinde gelir vergisi ödenmesi gerekmektedir. Bu ihtimalde kazan ‘değer kazancı’ olarak değerlendirilmeli ve KDV ödenmemelidir. Burada aracı kurumların merkezlerinin nerede olduğu ve bu ülkelerle Türkiye’nin herhangi bir anlaşmasının olup olmadığı da gözetilmelidir.
Merkez Bankası uzmanları ise paranın bir devlet merkez bankası gibi para basma hakkı sahibince basılmış olması gerektiğinden, Bitcoin’e para denilemeyeceği ifade edilmektedir. Merkez Bankası fikrini değiştirip kripto paraları para olarak kabul ederse şayet bu ihtimalde de tıpkı diğer ülke paralarının alım satımında olduğu gibi vergi kapsamında olmayacak.
Bitcoin bir emtia olarak değerlendirilirse şayet bu durumda iki ihtimal söz konusu olabilir: bir kez bir Bitcoin satılmış ve bundan kazanç elde edilmişse bu kazanç değer kazancı ya da arızi kazanç olarak vergilendirilebilir. Eğer kişi sürekli Bitcoin alım satımıyla kazanç elde ediyorsa bu durumda Gelir Vergisi Beyannamesi vermeli ve Gelir Vergisi ödemelidir.
Olası bir vergilendirme senaryosunda bu vergilendirmenin muhatapları; madenciler, al-sat platformları ve kullanıcılar olabilir. Madenciler, genel görüşe göre serbest meslek faaliyeti gösteriyor sayılmaktadır. Fakat serbest meslek faaliyeti, sermayeden ziyade mesaiye ve mesleki uzmanlığa dayanmalıdır. Oysa Bitcoin madenciliği için bir mesaiye ya da ilmi bilgiye değil, güçlü bir donanıma sahip bilgisayarlar gerekmektedir. Bunun için madenci kazançlarını ticari kazanç olarak vergilendirmek daha doğru olacaktır.
KDV açısından bakıldığındaysa madencilerin aldığı ödül kripto paralar bir hizmetin ifası karşılığıdır. Bu yönüyle KDV kapsamına giriyor denilebilir ama hizmetin kimden nerede aldığı sorularına karşılık bulmak bir hayli zordur.
Bizim kanaatimiz, kripto paraların günümüzde var olan mevzuattaki geleneksel kavramlardan ayrı olduğu ve var olan düzenlemelere kripto paraları sığdırmaya çalışmak yerine, yeni ve yenilikçi, kripto para piyasasının tekniğine uygun düzenlemeler getirilmesinin daha uygun olacağıdır. Bunun için kanun koyucunun piyasaya hakim ve aktif avukatlarla, teknik donanıma sahip uzmanlarla işbirliği yapması gerekeceği kuşkusuzdur.